 |
Ziyaretçiler: 3, Üyeler: 0 ...
en çok ziyaretçi: 198 (Üyeler: 0, Ziyaretçiler: 198) tarih : 26 Dec : 10:30
Üyeler: 485 En yeni üye: Halit |
 |
 |
Bu sayfa bugün ... toplam: 5 tek: 4
Bu sayfa genel ... toplam: 95359 tek: 47135
Site ... toplam: 791885 tek: 183551 |
 |
 |
- ??
[ 0 yıl, 8 ay, 3 hafta, 6 gün, 16 saat, 47 dk., 46 sn. önce ] - ajaboj
[ 0 yıl, 9 ay, 0 hafta, 5 gün, 6 saat, 57 dk., 24 sn. önce ] - ubilomah
[ 0 yıl, 9 ay, 0 hafta, 6 gün, 14 saat, 25 dk., 34 sn. önce ] - İSKENDER
[ 1 yıl, 2 ay, 3 hafta, 1 gün, 0 saat, 56 dk., 10 sn. önce ] - Yildirim
[ 1 yıl, 7 ay, 3 hafta, 0 gün, 21 saat, 52 dk., 37 sn. önce ] - moylan
[ 1 yıl, 8 ay, 2 hafta, 0 gün, 3 saat, 36 dk., 39 sn. önce ] - merk
[ 1 yıl, 9 ay, 1 hafta, 5 gün, 15 saat, 10 dk., 54 sn. önce ] - ohoquvyx
[ 1 yıl, 10 ay, 0 hafta, 1 gün, 19 saat, 31 dk., 47 sn. önce ] - fomibaw
[ 2 yıl, 0 ay, 1 hafta, 2 gün, 7 saat, 13 dk., 53 sn. önce ] - mrCharlesgen
[ 2 yıl, 1 ay, 0 hafta, 0 gün, 19 saat, 12 dk., 31 sn. önce ]
|
 |
 |
Orta Asya steplerinden 1210 yılında yapılmakta olan yolculuk , Sarı Kadın ve çocukları için , Rumkale yakınlarında sona erdi. Bu toprakları yurt edinen Çepni Ailesi , zaman içerisinde çoğalarak , bölge de bir çok Çepni Köyünün oluşmasına zemin hazırladı. İçe dönük bir yaşantı ile , Asya Oğuz kültürünü günümüze kadar yaşatmayı başarabilen nadir yerleşim bölgelerinden birisi olarak günümüze geldiler. Ziyaret adı verilen kutlamalar , gelenek ve göreneklerin yaşatılmasında en önemli göstergelerden birisi olarak sıralanabilir. Ziyaret bölgesinde , gönüllerde yeşertilen Hayat Ağaçları var olduğu sürece Oğuz Çepni boyu bu toprakları yurt edinmeye devam edecektir.
|
 |
 |
 Oğuz Kaan Destanında , Oğuzhan yaşarken Boz Oklar ve Üç Oklar diye ikiye ayırdığı altı oğlu vr yirmi dört torunu olduğunu bildirilmektedir. Oğuz’un vefatı sonrası yerine Kün Han geçmiştir. Oğuz Atanın çok değer verdiği ve bilge bir kişi olan Irkıl Hoca , devletin devamlılığının sağlanması, ileride bir kargaşa meydan gelmemesi için, Oğuz Kaan’ın yirmi dört oğula birer lakap ve birer ongun ve hayvanlarına vurmaları için de birer damga tespit edilmesinin gerekli olduğu Kün Han’a söylemiştir. Kün han fikri beğenmiş ve Irkıl hocayı bu işi yapmak üzere görevlendirmiştir. Irkıl Hoca’nın da yirmi dört evladın her birine birer lakap, birer damga ve birer ongun tespit etmiştir. Bu kaynağa göre Çepni, Üç Oklar’ın en büyüğü olan Kök Han’ın dördüncü oğludur. İlk kez bu destanda Çepni’nin manası üzerinde durulmuş ve Çepni, ”Nerede düşman görse durmayıp savaşan” (Kandaki yağı göre, derhal savaşır ve çarpar. Bahadır) şeklinde tanıtılmıştır. Ongununun ”Sunkur: Umay”, Ülüşünün (şölendeki et payı), Sol karı yağrın, sol yanbaş olduğu belirtilmiş ve damgası verilmiştir. |
 |
| Sarılar.Cc Hakkında
Bu site , Türkmen Çepni Boyuna ait Sarılar Köyü'nün , Zengin kültürel dokusuna ait örnekler sunmak , Geçmiş ve geleceği üzerinde , sağlam Köprüler oluşturmak amacı ile kurulmuştur. Kültürel kesitler ve bölgeye ait güncel haberler dışında hiç bir vizyonu bulunmamaktadır. Ali Aktan Şahan
Üyelik için Lütfen İsim Soyadınızla Birlikte , Köy ve Lakabınızı belirtiniz.
 |
Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke'ye, Eşek Derviş mi olur taş çekmekle tekkeye?. |
 |
 | Prof.Dr.ALİ ÇELİK GAZİANTEP'TE İDİ |  |  |  |
 |
Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi ve Bölüm Başkanı Prof.Dr.Ali Çelik Gaziantep'te Çepni Kültürü üzerine araştırmalarda bulundu. Tüm hayatını Oğuzların Gökhan'a bağlı Çepni kültürüne Vakfetmiş olan Prf.Dr.Ali Çelik , Çepniler üzerine sayısız yazılı kaynaklara imza atmıştır.
Yusuf Dede Karkın ve Musa'i Kazım postlarının Dedeleri sayesinde inanç kimliğini bölgede koruyabilmiş olan Çepniler , içine kapalı bir hayat sürdürmesi sebebi ile de Tarihi dokuyu en az kayıpla günümüze taşıyabilmiş nadir topluluklardan birisidir. Çepni toplumunun Anadolu'nun her yöresinde var olduğu ve kültürel yapısının bozulmadan günümüze taşınması ile Oğuz Türk toplumu hakkında daha gerçekçi bilgilere ulaşılabilmesine yardımcı olduğunu söyleyen Prof.Dr.Ali Çelik , bu kültürün yapılacak çalışmaların gelecek yüzyıllara mutlaka taşınması gereken kodlar olduğunu önemle vurguladı. Gaziantep Merkezinde, Yusuf Dede Karkın Dedelerinden Ali Dede ( Kocaakça ) ile birlikte yapılan sıcak dost sohbetlerne Gaziantep Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü kayıtsız kalmamış değerli Akademisyen Mustafa Gültekin'de Çepni tarihinin kodlarının yazılmasında bizlerle birlikte olmuştur.
Milelis Köyü Ziyaret Alanı ( Seyit İbrahim Çelebi Türbesi ) , Sarılar Köyü ( Kel Mehdi Türbesi ), Yarımca ( Balıklı Göl ), Kuzuyatağı Hacı Küreyş ve Seydi Küreyş Ziyaretlerinde araştırmalarda bulunan Prf.Dr.Ali Çelik'e ziyareti sırasında, Ali Aktan Şahan ve Gaziantep Üniversitesinden Dç.Dr. Mustafa Gültekin, İskender Korkmaz, Ünal Şenkaya ve Alperen Enes Şahan eşlik ettiler.
Yukarı Kayabaşı Musa'i Kazım postundan Nadir Keskin'in evinde misafir olan Prf.Dr.Ali Çelik ile Mehmet Keskin ( Mamey Dede ) 'nin sohbetlerinde, masaya yatırılan Çepni kültürü ve Cem Türenlerine ait bilgi alışverişi ile bir çok soru cevap buldu. Yakın bir zaman sonra bir çok eserine bir yenisinin daha eklendiği müjdesini veren Prf.Dr.Ali Çelik , Çepni Kültürünün yapısı ve güzelliği hakkında yapılan çalışmalara hiçbir zaman nokta konulamayacağını ifade etti.
Yapılan söyleşilerde , Türkmen Çepni Kültürünün yok edilemez dokusunun , Anadolu'nun her köşesinde yaşamaya devam ettiği sonucu çıktı ve Birlik , beraberlik ve kardeşlik üzerine güzel ve anlamlı mesajlar verildi.
Çepni köylerimizin gelenek , görenekleri hakkında alınan ön bilgi sonrası saha çalışmaları için köylere gittik. Sırası ile aile kurumu türküler ve deyişler , düğün , ölüm , defin , yemek , askerlik gibi konularda yapılan söyleşiler , yaşamaya devam eden saygın Çepni kültürünün binlerce yıllık dokusunun , Gaziantep Çepnileri tarafından korunduğu ve korunmaya devam edeceğinin bir ispatı olmuştur.
Prof.Dr.Ali Çelik , Vilayet'i Çepni'den getirdiği sıcacık sohbetleri ile dost ve akraba Karadeniz Çepnileri hakkında bilgiler sunarak kültürel dokunun kaynaşmasında önemli bir katkıda bulunmuş oldu.
Yukarı Kayabaşı Köyünde , Musa'i Kazım Postu Sahipleri Mamey Dede (Keskin) ve Nadir Dede ( Keskin ) tarafından ağırlandık. Sohbet ve Çayların lezzetinde güzel bir gece oldu. Musa'i Kazım Postunun Gaziantep'ten Çepni Köylerine bir kısım Taliplerle göçü , bölge de birlik olunması , Seyit İbrahim Çelebi Hazretleri , Hacı Küreyş ve Ailesi , Çepni Müziği ve Türküleri , Örf Adet ve Gelenekler , Mamey Dedemizin Musa'i Kazım Duası ve Nadir Keskin Dedemizin Sazı Sözü Prof.Dr.Ali Çelik'i hayli etkilemişti. Çok sıcak dostlukların temelleri atılmış oldu.
Hasanoğlu ve Kızboğan köylerinde Muhtar tarafından ağırlanılan Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi Öğretim görevlileri, halk ile söyleşilerinde oldukça keyifli saatler yaşadılar. Kültürel mirasın en etkili aktarımı olan sözlü anlatım halkımız tarafından misafirlerin zihinlerine nakş edildi. Bu arada gittiği her yerde çocuklara karşı olan sevgisi gözlerden kaçmayan Prof.Dr.Ali Çelik , bir anda yaşça küçük olan Çepnilerin sevgili dedesi oluverdi.
Prof.Dr.Ali Çelik ile Çepni üzerine yapılan çalışmalara devam ederken , Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Akademisyen Süleyman Ünüvar bizlerle oldu. Saatler süren Çepni Kültürü ve tarihi üzerine yapılan sohbetler sonrasında daha çok çalışmanın gerekliliği , ana fikir olarak kendisini ortaya koymaya başlamıştı.
Yarımca Balıklı Gölde halk ile yapılan söyleşiler sonrasında Dilek Ağaçlarına birlikte Niyaz ve Dualar ederek Murat Bezleri bağladık. Hepimizin ortak dileği ise Çepni Kültürünün yarınlara bozulmadan taşınması ve kültürümüzün güzelliklerinden diğer toplumlarında yüzyıllarca olduğu gibi bundan sonrada faydalanabilmesi idi.
Ali Çelik Kimdir ?
05.08.1946 tarihinde Erzurum’un İspir kazasında doğdu. İlk ve ortaokulu Hasankale’de, liseyi Erzurum’da bitirdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 1972’de İçel Mut Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı. 1976’da Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü’ne tayin edildi. 1981’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazanarak, Bakanlıklar Arası Ortak Kültür Komisyonu tarafından yurt dışındaki Türk çocuklarının eğitim ve öğretimini yürütmek üzere Almanya’ya gönderildi. Altı yıl bu ülkede görev yaptıktan sonra 1987’de Türkiye’ye döndü ve KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1988’de Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde başladığı doktora çalışmasını 1993’te tamamlayarak Edebiyat Doktoru unvanını aldı. 1994’te Yardımcı Doçent, 1996’da Doçent, 2003’te Profesör oldu. Hâlen KTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi ve Bölüm Başkanı olarak görevine devam etmektedir. Prof. Dr. Ali Çelik’in Türk Halk Bilimi ve Halk Edebiyatı ile ilgili çok sayıda eseri bulunmaktadır. Evli, iki çocuk ve beş torun sahibi olan Prof. Dr. Ali Çelik iyi derecede Almanca bilmektedir.
http://www.haberler.com/prf-dr-ali-celik-gaziantep-te-3780079-haberi/Gönderen : Aktan Şahan tarih : Tuesday 06 January 2009 - 21:32:06 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | Kel İnsanlar ve Ermişler
Keloğlan, Türk dünyasında yer alan önemli bir masal kahramanıdır. . Türk halk kültüründe adı geçen akıllı ve bilge bir kahramandır. En olumsuz durumlarda bile aklı sayesinde kurtulmayı başarır. Kurnaz ve iyi kalplidir. Şansı hep yaver gitmektedir ve sonuçta her zaman güler. Televizyonlarda Rüştü Asyalı ile tanıdığımız Keloğlan haksızlıklara karşı hiç bir zaman tahammül edemez.
Ben bir garip keloğlanım Eşeğimin yok palanı Varım yoğum doğruluktur Hiç de sevmem ben yalanı. Bir koca karı anam var, Birkaç tavuk tavuk,bir de inek Her gün konar kel kafama Evsiz kalmış birkaç sinek
Dizelerinde de görüldüğü üzere , doğruluk ve dürüstlüğü , zalimin karşısında mazlumun yanında olması özelliklerindendir. Keloğlan aynı zamanda halkın dilidir. Sevgi denizidir. Güzellikler düşkünü ve saf yaratılışlı bir erdemdir.
Sen Bir Aysın ... sen bir aysın ben kara gece gel derim gel derim gel derim bu can senin sersebil ettim al derim al derim al derim sorsan bağın yaresini de gül derim gül derim gül derim şerbet diye zehirde versen bal derim ben bozkırım sen yağmursun gel hadi gel hadi gel hadi kuru dalım bana da çiçek ol hadi ol hadi ol hadi ben ağlayım yeter ki sen gül gül hadi gül hadi gül hadi gitme sakın kal orda biraz kal derim kilim gibi ser beni yola ser beni ser beni ser beni garip çiğdem gibi de dağdan der beni de beni der beni bir kerem'den bir köroğlu'ndan sor beni sor beni sor beni anlatsınlar şu kel oğlanı bil derim
Her kutlu ozanda olduğu gibi türkü ve saz yeteneğine sahiptir.
Eski inanmalarımızda ise diğer dünya ile ilişki kurabilen , dünyalar arasında gidip gelebilen , yıldızlar arasında dolaşabilen , bilgeliği ile Atalar tarafından kabul gören ve değer verilen bir insandır. Kelliğin kadın tiplemeleri vardır. Uzun saçlı kadın temasının tam tersi olan kellik bir kadında görülüyor ise bu çok önemli bir işarettir. Kel Kamlar ölüleri bile diriltme gücüne sahip görülmektedir.
Gökyüzünde dolaşabiliyor olmasının yanı sıra gök olaylarına da hükmedebiliyor olması , anlık olarak hava şartlarını değiştirmesi ile bilinir. Manas destanında kahin bir kelden bahsedilirken , Türk boyu Moğollar da şive değişikliği ile Kel , Gal olarak telafuz edilmekte , aynı zamanda Gal adında , Ateşe hükmede bilen bir Atalar Ruhundan bahsedilmektedir.
Kellik Türkler arasında önemini koruyan bir ön lakaptır.
Sarılar , Miseri , Hasanoğlu , Kızboğan başta Çepni Köylerinde Dedelik vazifesini yapan Yusuf Dede Kargın Dedelerinde önemli bir yer tutan KEL MEHDİ DEDE bunun en önemli örneklerindendir. Sayısız hüner ve kerameti olan Yusuf Dede Kargın Dedesi Kel Mehdi , Vefatının sonrasında , bölgede aradan uzun zaman geçmiş olsada unutulmayan çok önemli bir insandır. Gönderen : Aktan Şahan tarih : Saturday 20 December 2008 - 00:24:08 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | Kazdağı Ve Sarı Kız Efsaneleri |  |  |  |
 | Çepni Kültüründe Sarıkız Efsanesi ve 18-25 Ağustos Sarıkız, Cılbak Baba ve 40 Evliyalar Ziyaretleri |  |  |  |
 | Çepnilerin Anadolu'nun Türkleştirilmesindeki Yeri Ve Önemi - 1 |  |  |  |
 |  SİTE İÇİ GEZİNTİ İÇİN LÜTFEN ÜYELİK ALALIM Değerli arkadaşlar , Site üyelik alımlarında , ''İSİM'' , ''SOYADI'' , ''AİLE'' ,''LAKAP''bilgilerinizi lütfen eksiksiz giriniz Aksi durumda , ÜYELİKLERİ AKTİF edilmemektedir. ÜYELİK AKTİVASYONU 24 SAAT İÇİNDE YAPILMAKTADIR ''Yani bizim insanımız değilse veya bilgileri eksik girilmiş ise başvuruları iptal ediyorum !!'' Ali Aktan Şahan
Bu İnternet Sitesin de , Gelir elde etmeye yönelik hiç bir reklam yazı, logo , resim vs. kabul edilmez. Whether at this Website Revenue for obtaining any advertising text, logo, pictures, etc.. not accepted. Будь на этом сайте Выручка для получения любой рекламный текст, логотип, фотографии и т.д.. не принимаются. Ob in diesem Website-Einnahmen für den Erhalt jede Werbung Text, Logo, Fotos, etc.. nicht akzeptiert. Que ce soit à ce revenu de site Web pour obtenir le texte de la publicité, logo, images, etc. pas accepté. Sia in questo sito Web delle Entrate per ottenere qualsiasi testo pubblicitario, logo, immagini, ecc. non accettata.Gönderen : Aktan Şahan tarih : Thursday 30 October 2008 - 00:06:41 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
 | ÇELEMİ - ATALAR SU KÜLTÜRÜ |  |  |  |
 | Çelemi , Sarılar Köyüne yakın bir mesafede , Fırat Nehrinden yaklaşık 40 metre yukarıda , önünde küçük bir yapay havuz oluşturulmuş bir mağara idi. Bu mağara eğilerek girilebilen bir giriş sonrası , içerisinde 7, 8 metre uzunlukta 5,6 metre genişlikte büyük bir oda görünümlü kısma ulaşılıyordu. Karanlığa doğru giderek daralan ince uzun ve ileri kısımlarında bir insanın giremeyeceği kadar dar , derinliklerinde kaybolan bir mağara idi. Bu ince uzun tünelin içerisinden , bir kaynak suyu gelmekte , zaman içerisinde oluşturduğu yosunların kokuları mağaraya yayılmakta idi.
Yakın bir zamana kadar , Sarılar Köyü halkı Çepniler tarafından Fırat Nehri kıyısında, Mayıs ayının ikinci Pazar günü gidilen bir ziyaret alanı bulunmakta idi. Bu mağarada Çepni insanları , kurbanlar kesmekte ve niyaz ettiği mağara ve su aracılığı ile Allah’tan dileklerde bulunmakta, dualar etmekteydiler. Bölgede yapılan barajlar sonrası , sular yükselmiş Mağara baraj altında kalmıştır. Çelemi Mağara ziyareti 2000'li yılların ilk yıllarına kadar bölge, yıllar boyu Çepni Halkının toplu olarak belirli günlerde gittiği , yanı sıra adanan adaklar sonrası yakın aile bireylerinden oluşturulan topluluklarla , lokal olarak ziyaret alanı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Çelemi Mağara / Su Ziyaretine gidenler mağara duvarlarına taşlar yapıştırarak dileklerinin kabul edilip edilmeyeceğini sınamakta ve bu şekilde dileklerde bulunmaya devam etmekteydiler. Bu taşların yapışması için inanç çok önemli idi. Nitekim , inancı kuvvetli olanların taşlarının , adeta bir mıknatıs gibi yapıştığı söylencesi , bölge halkı Çepniler arasında sürekli konuşulurdu.
Aynı şekilde mağara ve civarına mumlar yakmakta , bu mumlar ile Allah'tan dileklerde bulunmaktaydılar. Yıl içerisinde dilekleri kabul görenler ile yeniden dileklerde bulunacaklar , Toplu olarak gidilen gün dışında da Çelemi Mağara Su ziyaretine gitmekteydiler.
Kesilen kurbanlar , toplu yemekler yapılarak birlikte yenilmekte , zengin ve fakir kavramı bir kenara itilerek,eşit ve kardeşçe bir ortamda zaman geçirilmekteydi.Yine aynı şekilde mağara içerisinde ki gölde , el ve yüzler yıkanarak , hastalık ve dertlerden korunmaya çalışılırdı.
Halkın bir araya gelmesi ile büyükler , önemli konular hakkında birlikte müzakere ederler , dargınları barıştırır , ortaklaşa yapılacak İMECE işleri için karar alırlardı. Burada büyükler tarafından , çocukları için alınacak evlilik kararları , daha makbul sayılırdı.
Türklerin İslam inancı içerisinde yer bulan Mağara Kültü , kutsallığını korumuş , inançların yönlendirmesi ile ,doğru sözlü olmak , ikrardan dönmemek gibi konularda Halk kültürünüde olumlu olarak etkilemeye devam etmiştir.
Türklerde Mağara ve Atalar Kültürü; Hunlar Ongın Irmağı civarında ,Kök Türkler ve Uygurlar Tamir Irmağı kıyısında , her mayıs ayının ikinci haftasında , Gök Tanrı'ya, Atalara , at ve koyun kurban ederlerdi. Yine Sonbaharda Tai’linde aynı törenler yapılırdı. Kurban olarak aygır ve koç kullanılırdı; yani kurbanlar, hayvanların erkeklerinden olurdu. Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, Asya Büyük Hun Kaganlığı çağında Türkler arasında kutsal bir Ata Mağarası inancı vardı. Yılın aynı günü Kağan başkanlığında ve büyük törenlerle mağara ziyaret edilirdi . Halk , Kamlar eşliğinde bu mağaralarda kurbanlar keser , dileklerde bulunurdu.Mağara duvarlarına , Atalardan istedikleri dileklerin kabul edilip edilmediğini anlamak için taşlar yapıştırırlar dı. Taş mağara duvarına yapışır ise dileklerinin kabul olacağına inanırlardı. Yine mağaraların içinde çıralar yakarak ortamı aydınlatırlar , bu hizmetleri karşılığında korunacaklarına ve bereket kazanacaklarına inanırlardı. Etrafa kutlu kayın ve meşe ağaçları dikerek mağara civarını kutlu ormanlar ile dokurlardı.Kök Türk Devleti'nin yıkılmasından sonra, 748 yılında
[ Devamını oku... ]
Gönderen : aktan tarih : Wednesday 22 October 2008 - 00:54:13 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
|
 |

Ilıcak su kaynağından bir yudum suyu , Kaya Hardalınının tadını , Fıstık Ağaçlarının esintisi ile gelen tertemiz havayı , Baharda açan çiçeklerin çeşit çeşit kokusunu ,
Hayatlarının son demlerinde , bir kez daha duyumsamak istediği halde , buna imkan bulamamış, Tüm Canlar'a ithaf edilmiştir

Ilıcak'ı su kaynağını hepimiz için simge yapan şey , Dayanışmamızdır , Ortak değerlerimizdir, Hatıralarımızdır, Çok daha güzel su kaynakları varken dünyada , Bizim için eğer Ilıcak Önemli idi ise , bunun altında yatan sebeb kaynağın kendisi olamaz , Şeklen artık olmamasına rağmen , hala adı konuşulabiliyor ,
Bize güzel görünen şey , aslında ne fıstık ağaçları , ne de kırmızı toprak Bizlere güzel görünen , ne saylak taşları , ne de Ilıcak ...
BİRBİRİMİZİZ ,
Bizim sevdalarımızın üzerine kimse baraj da kuramaz !! |
 |
|