 |
Ziyaretçiler: 1, Üyeler: 0 ...
en çok ziyaretçi: 198 (Üyeler: 0, Ziyaretçiler: 198) tarih : 26 Dec : 10:30
Üyeler: 485 En yeni üye: Halit |
 |
 |
Bu sayfa bugün ... toplam: 2 tek: 2
Bu sayfa genel ... toplam: 94850 tek: 46763
Site ... toplam: 790466 tek: 182531 |
 |
 |
- ??
[ 0 yıl, 6 ay, 1 hafta, 0 gün, 14 saat, 33 dk., 48 sn. önce ] - ajaboj
[ 0 yıl, 6 ay, 2 hafta, 2 gün, 4 saat, 43 dk., 26 sn. önce ] - ubilomah
[ 0 yıl, 6 ay, 2 hafta, 3 gün, 12 saat, 11 dk., 36 sn. önce ] - İSKENDER
[ 1 yıl, 0 ay, 0 hafta, 2 gün, 22 saat, 42 dk., 12 sn. önce ] - Yildirim
[ 1 yıl, 5 ay, 0 hafta, 2 gün, 19 saat, 38 dk., 39 sn. önce ] - moylan
[ 1 yıl, 5 ay, 3 hafta, 4 gün, 1 saat, 22 dk., 41 sn. önce ] - merk
[ 1 yıl, 6 ay, 3 hafta, 2 gün, 12 saat, 56 dk., 56 sn. önce ] - ohoquvyx
[ 1 yıl, 7 ay, 1 hafta, 5 gün, 17 saat, 17 dk., 49 sn. önce ] - fomibaw
[ 1 yıl, 9 ay, 2 hafta, 6 gün, 4 saat, 59 dk., 55 sn. önce ] - mrCharlesgen
[ 1 yıl, 10 ay, 1 hafta, 4 gün, 16 saat, 58 dk., 33 sn. önce ]
|
 |
 |
Orta Asya steplerinden 1210 yılında yapılmakta olan yolculuk , Sarı Kadın ve çocukları için , Rumkale yakınlarında sona erdi. Bu toprakları yurt edinen Çepni Ailesi , zaman içerisinde çoğalarak , bölge de bir çok Çepni Köyünün oluşmasına zemin hazırladı. İçe dönük bir yaşantı ile , Asya Oğuz kültürünü günümüze kadar yaşatmayı başarabilen nadir yerleşim bölgelerinden birisi olarak günümüze geldiler. Ziyaret adı verilen kutlamalar , gelenek ve göreneklerin yaşatılmasında en önemli göstergelerden birisi olarak sıralanabilir. Ziyaret bölgesinde , gönüllerde yeşertilen Hayat Ağaçları var olduğu sürece Oğuz Çepni boyu bu toprakları yurt edinmeye devam edecektir.
|
 |
 |
 Oğuz Kaan Destanında , Oğuzhan yaşarken Boz Oklar ve Üç Oklar diye ikiye ayırdığı altı oğlu vr yirmi dört torunu olduğunu bildirilmektedir. Oğuz’un vefatı sonrası yerine Kün Han geçmiştir. Oğuz Atanın çok değer verdiği ve bilge bir kişi olan Irkıl Hoca , devletin devamlılığının sağlanması, ileride bir kargaşa meydan gelmemesi için, Oğuz Kaan’ın yirmi dört oğula birer lakap ve birer ongun ve hayvanlarına vurmaları için de birer damga tespit edilmesinin gerekli olduğu Kün Han’a söylemiştir. Kün han fikri beğenmiş ve Irkıl hocayı bu işi yapmak üzere görevlendirmiştir. Irkıl Hoca’nın da yirmi dört evladın her birine birer lakap, birer damga ve birer ongun tespit etmiştir. Bu kaynağa göre Çepni, Üç Oklar’ın en büyüğü olan Kök Han’ın dördüncü oğludur. İlk kez bu destanda Çepni’nin manası üzerinde durulmuş ve Çepni, ”Nerede düşman görse durmayıp savaşan” (Kandaki yağı göre, derhal savaşır ve çarpar. Bahadır) şeklinde tanıtılmıştır. Ongununun ”Sunkur: Umay”, Ülüşünün (şölendeki et payı), Sol karı yağrın, sol yanbaş olduğu belirtilmiş ve damgası verilmiştir. |
 |
|  | 2014 HACI KÜREYŞ ZİYARETİ |  |  |  |
 | Hacı Küreyş Türbesi
Mayıs Ayının 3.Pazar günü , binlerce insanın ziyaret akınına uğradı Bu ziyaretimizde çok önemli bir zatın türbesine gidiyoruz. İmkanlar dahilinde , Çepni Toplumu adaklarını adıyor , dualarını ediyor , taşlarını yapıştırıp , mumlarını yakarak sevgi ve saygılarını sunuyorlar.. Bölgede yine her aile , kendi doru ağacının altında oturuyor.. Öylesine bir kalabalık var ki , koskoca arazide var olan binlerce ağaç , hemen hemen dolmuş gibiydi. Yavuzeli Belediyesinin İtfaiye aracını bu sefer görebiliyoruz.. Ziyaretgaha gelen misafirlerin ve göçerlerin , Adına hürmeten yaptırdıkları Tuvalet ve sondaj sonrası çıkarılan su insanlar arasında büyük bir memnuniyetle karşılanmış. Yine her yerde olanca hızı ile süren ikramlar davetler. Temiz havayı lütfeden rüzgarlar , yaz mevsimlerinde etkisini gösteren sıcaklara müsaade etmiyorlar.. Kapısı ve eşiği öpülerek giriliyor Türbeye.. Yaşlı kadınların birbirleri ile yarıştıkları kumaş kesme işinde , kimisi ağaçlara asmak , kimisi başına dolamak amacı ile insanlar arasında da kumaş parçalarından alma yarışı sürüyor.. Fizik kurallarını alt üst eden duvara yapıştırılmış taşların büyüklükleri göze çarpıyor hemen.. Sanırım büyük dileklerde bulunmuşlar demeden edemiyoruz.. Gaziantep Çepnileri Derneğinin gönüllüleri adeta her yerdeler. Her ağacın altında büyük bir hevesle , birlik ve beraberlik duyguları pekiştirilmeye çalışılıyor , İnsanlar birbirlerine kaynaştırılıyor , Kültürün toplumun olmaz ise olmaz olduğunun vurgusu yapılıyor ağaçların altında içilen çayların kokusunda.. Yaşlı insanların gözlerinde ki mutluluk görülmeye değer.. Çocukluklarını , Gençliklerini , kısaca tüm hayatlarını , bu ziyaretgahın çevresinde geçirilen onlarca yılı aynı anda yaşıyorlar.. Hüzün artık yerini tatlı bir anımsamaya bırakmış.. Doru ağaçlarına asılan kurban etleri tüm görkemi ile misafirlerini bekliyor.. Yalın ayak , başı kabak bölgede dolaşanlar , kerametin büyüklüğünü haykırıyor bizlere.. Önce ki senede ettikleri duaları gerçekleşenler, dualarının gerçekleşmesinin ardından ettikleri ahtleri ( sözlerini ) yerine getiriyorlar , yalın ayak yürüyerek, saçlarını sıfıra vurdurarak...
Tarihte ilk defa hicretin 150. Senesinde Medine tanzim edilen secerelerden öğrendiğimiz Hacı Küreyş , 7.İmam Musa-i Kazım soyundan gelmektedir. Hacı Kureyş kesin tarihi bilinmemek ile birlikte 1150 li yıllarda Erdebil bölgesinden , Anadolu ya geliyor , O zaman Hınsı Mansur adı ile bilinen bugün ki Adıyaman Gaziantep yöresine yerleşiyor. Günümüzde türbesi Gaziantep Yavuzeli ilçesinin Kayabaşi köyündedir. 1200 li yılların başında baba ocağından ayrılan oğlu Seyyid Mahmudi kebir o dönemde Elazığ Palu ya bağlı Mazgirt in Çile Keş Köyüne gidip yerleşmiştir.
Hacı Bektaş’ın amcasının oğlu olan Seyyid Mahmut Hayrani’nin soyundan olan Baba Kureyş’tir. Halk arasındaki rivayete göre Haca gittiği için Hacı Kureyş olarak anılıyor. Ama yaygın olarak da Baba olarak da kulmanılıyor. Baba Kureyş’in evlatları olsa da fazla yaşamayıp ölüyorlarmış. O yüzden bir daha evlenmiş. Ondan bu dedeler çoğalıyor. Dedeler kollara ayrılıyor: Mevaliler, Hüseyniler, Derviş Musalar gibi kollara ayrılır. Baba Kureyş’ın oğlu Düzgün Baba ise anası da dede kızı olan bir erendir. Muş, Varto, Hınıs, Erzurun, Tekman, Bingöl, Sivas, Zara, İmran’lıya kadar Baba Kureyş evlatları dağılıyorlar.
'' Hacı Kureyş; rivayete yöreye geldiği zaman sadece bir öküzü varmış. Alaettin Keykubat zamanında insanlar arkasına toplanınca, Elazığ’dan vali haber yolluyor, diyor ki sen toplumu kandırıyormuşsun. O da yok, diyor. Onu getirmek istiyorlar. O da evladım, ben yaşlıyım, diyor. O da benden valiye selam söyleyin, ben dervişim, yaşlıyım, diyor. Gelme imkanım yoktur, diyor. Kış ayında elini sürüyor, kavun karpuz oluyor, şu meyveleri iletin diyor. O zatın mucuzileri görenler meyvaları alıp valiye iletiyorlar. Vali de diyor ki, bu adam sihirbaz mıdır, nedir? Yanındakiler valiyi etkiliyorlar diyorlarki o sihirbazdır, o tutuklayıp alıp getirin, diyorlar. Onu Elazığ’a iletiyorlar. Vali, Baba Kureyş’e kendini ispat etmeye hazır mısın, diyor? O da her şeyimle, velayetimle hazırım, diyor? Fırın yakıyorlar içine atacaklar, o da yanında Derviş Gevr (Derviş Beyaz) ve inanmayan birisiyle fırına giriyorlar. Bir müddet sonra kapıyı açıyorlar. Bakıyorlar ki, Derviş Gevr’in üstü başı toprak olmuş beyaza bürünmüş, Baba Kureyş’in de saçı sakalı buzlanmış, inanmayan da eli elindeymiş, cesedi yokmuş. Soruyorlar Derviş Gevr’e, ne gördün? Kartal geldi öyle bir hava savurdu ki biz dokduk, diyor. Pirim de bir bağdaş kurmuştu zikir halindeydi. Baba Kureyş’in eli elinde olan ise, elini verdi gönlünü (kalbini) vermedi. Kalbini (ikrar verseydi) o da yanmazdı, diyor. '' (cemvakfı.org.tr) Gönderen : Aktan Şahan tarih : Wednesday 01 July 2009 - 23:15:51 |Bu öğe yorumlara kapalı |  |  |
|
 |

Ilıcak su kaynağından bir yudum suyu , Kaya Hardalınının tadını , Fıstık Ağaçlarının esintisi ile gelen tertemiz havayı , Baharda açan çiçeklerin çeşit çeşit kokusunu ,
Hayatlarının son demlerinde , bir kez daha duyumsamak istediği halde , buna imkan bulamamış, Tüm Canlar'a ithaf edilmiştir

Ilıcak'ı su kaynağını hepimiz için simge yapan şey , Dayanışmamızdır , Ortak değerlerimizdir, Hatıralarımızdır, Çok daha güzel su kaynakları varken dünyada , Bizim için eğer Ilıcak Önemli idi ise , bunun altında yatan sebeb kaynağın kendisi olamaz , Şeklen artık olmamasına rağmen , hala adı konuşulabiliyor ,
Bize güzel görünen şey , aslında ne fıstık ağaçları , ne de kırmızı toprak Bizlere güzel görünen , ne saylak taşları , ne de Ilıcak ...
BİRBİRİMİZİZ ,
Bizim sevdalarımızın üzerine kimse baraj da kuramaz !! |
 |
|